BERCESTE MISRALAR-4


Acep hayretteyim  şol sedd-i İskender hususunda
Eğer maksud eserse, mısra-ı berceste kafidir ! 
(Koca Ragıp Paşa)

Mutriba ! Sen ışka dair bir hava bilmez misin ?
(Tokadi Kâni  Ebubekir Efendi)

Her Ali Haydar değildir, denilmez her seyfe Zülfikâr !
(Keçecizade İzzet Molla)

Ehl-i dil söyleyemez derdini Allah’a bile ! 
( Hızır Ağazade Said Bey)

Erişir menzil-i maksuduna aheste giden :
Tiz-reftar olanın payına damen dolaşır !
(Hatemi  İbrahim Bey)

Bunun keyfiyyeti tarif olunmaz zevke dairdir... 
Su uyur, düşman uyur, haste-i hicran uyumaz.
(Şeyh Galip)

Değil bülbül gibi fasl-ı bahara giryemiz mahsus :
Senin âşıkların ey bi-vefa gül her zaman ağlar !
(Keçecizade izzet Molla)

Ayağı yere mi basar zülfüne berdar olanın ?
( Edirneli Necati Bey)

Bela dildendir ol dildar elinden dâdımız yoktur !
Gönüldendir şikayet kimseden feryadımız yoktur !
(Nev’i)

Geldimse n’ola ben şuara bezmine ahir ?
Adet budur ahirde gelir bezme ekabir.
( Nev‘i)

Fark eylemeyen cevheri sarraf değildir.
( Nev‘i)

Kimi ar‘ar dedi kadd-i dildara kimi elif :
Cümlenin maksudu bir amma rivayet muhtelif.
( “Muhibbi”  Kanuni Sultan Süleyman)
Kafi bana bilmek beni, hi¸c bilmesin alem :
Zira büyük afettir o şöhret, neme lazım ! 
(Giridi Sırrı Paşa)

Gören sanır sefâdan sema‘-ı rah ederim:
Döner  döner  bakarım kûy-ı yâre, ah ederim ! 
(Esrar Dede)

Sükut etmek gibi âlemde nâdana cevab olmaz ! 
( Kefevi Şefii Dede)

Ey gam yine meydan-ı muhabbet sana kaldı. 
Anlasam bari bidayet mi, nihayet mi nedir ?
(Şeyh Galib)

Garibindir anı hoş tut, efendim işte biz gittik,
Gönül derler ser-i kûyunda bir divanemiz kaldı ! 
(Hayali)

Dar-ı dünya deli gönlüm gibi viran olsa !
Ne cihan olsa, ne can olsa, ne hicran olsa !
(Taşlıcalı Yahya Bey)

Bin safsata bir mısra-ı bercesteye değmez !
İndimde esatir-i Felatun hezeyandır.
(Yenişehirli Avni Bey)

Gerdun sitem-i baht-ı siyah etmeye demez !
Vallahi bu gamhane bir ah etmeye değmez ! 
(Laedri)

Sühan-ı bihudeden hoş gelir avaz-ı horoz :
Bari manasını bilmezse de hengamı bilir !
(Nabi)

Cami‘-i köhne-i bi-vakfa cemaat gelmez !
(Nabi)

Erzan meta‘-ı fazl ü hüner ta o denli kim,
Bin marifet zemanede bir aferinedir.
Ebna-yı dehr her hünere bir aferin verir :
Ya Rab bu aferin ne tükenmez bir hazinedir !
(Nabi)

Halkın emvalin alıp sonra teselli vermek,
Füls-i mahiyi soyup yağda pişirmek gibidir...
Gusfendanın edip ka‘t  tarik-ı nefesin,
Bacağından üfürüp sonra, şişirmek gibidir !
(Nabi)

Hırka vü tac ile zahit, kerem et sıkleti ko!
Ademe cübbe vü destar keramet mi verir ?
(Şeyhülislam Yahya Efendi)

Bir gün gelecek sen de perişan olacaksın :
Ey gonca bu cem‘iyyeti her dem mi sanırsın ? 
(Ziya Paşa)

Ne güzel vak‘adır kim bu açıp can gözümü,
Hab-ı gaflette geçen ömrümü rüya gördüm !
(Zati)

Mihneti kendine zevk etmedir alemde h¨uner...
Gam ü şadi-i felek böyle gelir, böyle gider !
(Enderunlu Vasıf)

Düşmek üzre yıldırım ekser muallâ  tâk arar.
Herkese gitmez belâ, erbab-ı istihkak arar !
(Namık Kemal)

Tamire yeltenip kalemi bi-midat ile
Kıldın harap bir nice mamur beytimiz .(Laedri)

Gelin ey ehl-i hakikat  çıkalım dünyadan.
Gayr yerler gezelim, özge safalar görelim .
(Fuzuli)

Nusha-i aşufte-i divan-ı ömrüm sorma hiç !
Hat galat, mana galat, imla galat, inşa galat .(Laedri)

Gönül muhabbeti bir adet edinmiş yoksa
Ne bende aşk ne sende cemal kalmıştır.
(Necati )

Başımızdan hiç heva-yı zülf-i yâr eksik değil :
Mürtefi‘ yerdir anın çün rûzgâr eksik değil ! 
(İkbali)

İdgehde varalım dûlâba dilber seyrine
Görelim âyine-i devran neler gösterir !
(Necati)

Ne ele sagar alır çeşmi ne meyhane bilir
Sorsan amma yine âlem onu mestane bilir !
(Cevri)

Mey anda, dilber anda, cümle yâran-ı safâ onda
Geçip cennetten adem sakin-i meyhane olmaz mı ?
(Vecdi)

İtlaf-ı güher eylemedim ben nazm ile Vecdi,
Bir kanden alıp gevheri bir kane getirdim !
(Vecdi)

Sakıya meclise gel cismime gelsin canım
Ahdler tövbeler ol sagare kurban olsun !
Ayağın sakınarak basma aman sultanım
Dökülen mey kırılan şişe-i rindan olsun !
(Enderunlu Vasıf)

Şem‘-i ikbalini tar eylemesin derse felek,
Kişi yaktığı çerağ üstüne pervane gerek !
(Laedri)

Bu ne sırdır, raz-ı aşkım demeden ben kimseye
Şehre düşmüş ben seni sevdim diye avazeler .
(Fuzuli)

Halkın istidadına vabestedir asar-ı feyz
Ebr-i nisandan sadef dürdane, ef‘i sem kapar .(Beliği)

Toplanıp ehl-i hava, her biri bir saz çalar
Çelebi böyle olur bizde de konser dediğin .
(Muallim Naci)

Minnet Huda’ya devlet-i dünya fena bulur
Baki kalır sahife-i âlemde adımız ! 
(Baki)

Yıkılıptır bu cihan sanma ki bir dem düzele .
Devleti çerh-i deni verdi kamu mübtezele !
Şimdi ebvab-ı saadetde gezer hep hazele .
İsimiz kaldı heman merhamet-i Layezele !
(III. Mustafa)

Cihanda sanma a¸sık-ı mehcura rahat olur :
Neler çeker bu gönül, söylesem şikayet olur !
(Şeyhülislam Yahya Efendi)

Kasr-ı dil olsun harab ey yar, senin olsun senin .
İstemem tamirini, mimar senin olsun senin !
(Şem‘i Dede)

Kamilin taş yasdınıp toprak döşenmektir işi :
Baliş-i rahatta daim cahilü nadan yatur !
(Haleti)

Ders-i aşkın müşkilin Yahya nice halleylesin ?
Söyleyenler kendini bilmez, bilenler söylemez !
(Şeyhülislam Yahya Efendi)

Doyulmaz han-ı ihsana, kanaat gelmez insana ,
Kerem gördükçe ey Baki, gedalardan rica artar .
(Baki)

Geçtik ihsanlarından kübera-yı asrın ,
Bir mazarratları değmezse inayet gibidir .
Terbiye kaldı bir işkembeci dükkanında :
Şimdi ar eylememek bais-i nimet gibidir !
(Kazım Paşa)

Koynundan ayırma bil onun kadrini ey şuh !
Haşmet gibi bir nusha-yı irfan ele girmez .
(Haşmet).

Mayıs 03, 2017